Connect with us

DÜNYA

Yaşlandıkça dost kalmıyor!

Published

on

Britanyalı yazar Rose Tremain edebiyat dünyasına, aralarında çocuk kitabı ve kısa öykülerden oluşan kitapları dahil 18 eser kazandırmış, en saygın isimlerin başında geliyor.

Hemen hemen çıkardığı her romanı dünyanın birçok ülkesinde uzun süre çok satanlar listesinde yerini koruyor. Treiman, en son 2008’de yayımladığı The Road Home romanıyla The Orange Prize’ın sahibi olmuştu.

Kısa öykülerinizin içinde, yaşamalarında dönüm noktasına gelmiş karakterler yer alıyor. Rose Treimain’nın dönüm noktaları var mıdır, varsa nelerdir?

Yatılı okulda okumaya başladığımda 12 yaşındaydım. Kampüsteki tenis kortlarına uzun bir çayırı aşarak gidebiliyorduk, o çayırlar benim hayal gücümü yönlendiren ve beni yazmaya teşvik eden ilham aracım oldu. O çayır manzarası, yeni biçilmiş otların kokusu karşısında kayıtsız kalmam mümkün değildi. Şöyle düşündüğümü hatırlıyorum; ‘Bu ânı ya kaçıracağım ve sonsuza dek unutacağım ya da onu ölümsüzleştireceğim.’ Hayatımın dönüm noktası, 12 yaşında içime kokusunu çektiğim otlar oldu.

Ya büyüdükten sonra…?

Duygusal olarak bir tane var. Richard Holmes (Biyografi yazarı) ile 1992’de tanıştım ve birlikte
yaşamaya başladık. O dönem adeta

bir türbülansın içinde sıkışıp kalmıştım. Psikolojik olarak çok hassas bir dönemden geçiyordum ve Richard o kadar sakin ve metanetliydi ki… Babamla ilgili yakamı bırakmayan bazı duygular içindeydim, 48 yaşındaydım. İnsan çektiği bazı acıları yine sadece kendi bitirebiliyor, size sizin dışınızda kimse yardımcı olamıyor. Sonunda ben de bu acılarımdan arınmayı başardım.


Ders verdiğiniz öğrencilere söylediğiniz meşhur bir cümle var; ‘ Hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyleri yazın’, siz hiç kendiniz hakkında yazdınız mı?

Aslına bakarsanız, uzun zamandır hayatımı yazmak istiyorum. Extra Geography adlı kısa öykü kitabımda anlattığım bir hikâye, okul yıllarında yaşadığım gerçek bir olayı anlatır. Sınıf arkadaşımla birlikte coğrafya hocasına sanki âşık olmuşuz gibi davranmaya başladık ve bir sürü çılgınca şey yaptık. Adamın kapısının önüne uzun süre çiçekler bıraktığımızı hatırlıyorum.

Hocalığı bıraktığınız için memnun olduğunuzu duymuştum, neden böyle hissediyorsunuz?

Yazarların kafası kendileriyle çatışma içindedir, karışıktır. Beynimiz, teknik ve hayal olmak üzere ikiye ayrılır. Ve teknik kısım, sürekli bir sansür uygulama peşindedir. Eğitmenlik yaparken de, kafamın içindeki baskın taraf olan sansürcü yaklaşımın, hayalgücümü etkilemesinden çok korktum ve hocalığa elveda dedim.

Peki, Rose Tremain mutlu mu, hayal ettiği yerde mi?

Bence evet, yapmak istediğim şeyleri yapıyorum. Sevdiğim bir adam, kızım, eşi ve harika bir torunla, hayatımın çok mutlu bir evresindeyim. Sadece, yaşlandıkça uzun süre hayatınızda olan kadim dostlarınızla yol ayrımlarına geldiğinizi fark ediyor ve ilişkilerinizi sonlandırmak zorunda kalıyorsunuz. Zaten bir sonraki romanımda da bu konuya değinmek istiyorum.

BABAM SANIRIM BENİ KISKANDI

Babanızın sizi çocukken terk ettiğini biliyoruz. Kendisi başarısız bir oyun yazarıydı. Yıllar sonra siz dünya çapında başarı kazanmış bir yazar olduğunuz da sizi kıskandı mı?

Bilmiyorum. Babam, hoşuna gitmediği şeyleri düşünmez. Aslında bu refleksi bile, kıskandığının bir göstergesi.

Guardian

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir