Şehrin karmaşasından uzakta Gümüşdere’deki çiftliğinde eşi ve 2 yaşındaki oğluyla doğal bir yaşam süren oyuncu, “İnsanlar ihtiyaçlarından fazlasını alarak mutlu olabileceklerini sanıyorlar. Çünkü öyle programlanmışlar. ‘Evim arabam olsun. Yeter ki komşumdan fazlası olsun’ düşüncesi hakim. Çünkü sistem hepimizi düşünmemeye sorgulamamaya teşvik ederek oyalıyor.” diyor.
İşte o röportaj:
*Metropolün kaosundan uzak bir çiftlikte atlarınız ve evcil hayvanlarınızla doğal bir hayat yaşıyorsunuz. Hiç lüks yaşamı özlediğiniz olmuyor mu?
Benim bol bol lüksüm var. Sabah bahçede ağaçların arasından güneşin ilk doğuşunu görüyorum. Her sabah kalkıp oğluma kahvaltı hazırlıyorum bu da lüks. Dilediğim yemeği pişirip günün her saatinde ata binebiliyorum. Bunların hepsi bana göre büyük lüksler.
REZİDANSTA YAŞAMAK BİLDİĞİN ESARET
*Son zamanlarda oyuncular arasında rezidansta yaşama furyası var. Böyle konforlu bir yaşam tarzı hiç ilginizi çekmedi mi?
O bildiğin bir esaret şekli. Siz rezidansta yaşayıp mutlu olan insan tanıyor musunuz? Mutlu olduklarını zannediyorlar. Çünkü buna programlanmışlar. ‘Evim, arabam olsun. Yeter ki komşumdan fazla olsun’
*Issız Adam filmi adeta fenomen haline gelmişti. Oyuncular arasında başrolden sonra yan rol kabul etmek zordur. Siz de böyle bir durum yaşadınız mı?
Issız Adam, vizyonda büyük başarı yakaladığı dönem ben Antakya’da bir köyde yaşıyordum. Ortalık yıkılıyordu ama ben İstanbul’a bile gitmedim. Gazete de okumuyordum. Filmin başarısı beni çok mutlu etti ama o dönem neler olup bittiğini pek bilmiyordum açıkçası. Sonradan öğrendiğim o aşırı ilgi beni ürküttü. Antakya’da bile beni içinde olduğum arabadan zorla çıkarmaya kalkanlar oldu. Bunun İstanbul yüzüyle karşılaşmak istemedim.
YAN ROL, BAŞROLDEN DAHA ÇOK İLGİMİ ÇEKİYOR
*Öyleyse ‘mutlaka başrolde oynamalıyım’ düşünceniz yok…
Adanalı’da teklif edilen rolü tam da bu yüzden kabul ettim. Başta kötü adam rolü olduğu için menajerim kesinlikle karşı çıktı. Ama beni çok heyecanlandıran bir işti. Sonuçta bir sürü insan bu tarz rolleri oynayıp sonra başrol oynamıştı. Oysa ben hiç yan rol oynamamıştım. Bakalım bunun altından kalkabilecek miydim? Yan rol bana başrolden daha enteresan geliyor. Ana karakter kahraman olma gerekliliği ve halkın beklentisiyle bir çerçevenin dışına çıkmanıza izin vermiyor. Kahraman çok öfkelenemez, hep yakışıklı olmalı… Ahtapotun kollarını kesmek gibi. Paramparça’daki rolü hemen kabul ettim. Fütursuz, ahlaksız, sorumsuz bir karakterdi çünkü.
*Siz nasıl bakıyorsunuz dizi sürelerine? Malum, Türkiye’de birçok oyuncu bu durumdan şikayetçi…
Dizi sürelerinin uzunluğunu çok saçma buluyorum. Türkiye’de dizilere sağlanan prodüksiyonla 2 değil, 1 saatlik diziler çekilse kalitede büyük artış yakalanır. En başta yazarı düşünüyorum. Haftada 140 dakikalık dizi yazacaksınız, düşünebiliyor musunuz? Reklam bu kadar gerekliyse, arkasına bir tane daha dizi koysunlar.
*Hiç kabul etmediğiniz için pişman olduğunuz bir rol var mı?
Hayır yok ama almak isteyip de alamadığım roller oldu.
*Türkiye’de sanata karşı sansürün olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu duruma nasıl bakıyorsunuz?
Yeni nesil bedelini ağır ödeyecek, farkında bile olmayacaklar.
*Yani yeni neslin üzerine düşen görevi yapmadığını mı düşünüyorsunuz?
Üzerine düşeni yapıyor aslında. Onların üzerine düşen diploma almak, derslerini çalışmak, telefon faturalarını ödemek. Mide problemi olan insanlardan başka bir şey bekleyemezsiniz.
*Mide problemi derken ne demek istiyorsunuz?
Geçim derdi demek istiyorum. Ama onların geçim dertleri arasında ihtiyaçları olmayan akıllı telefonlar ya da pahalı tabletler de var. Hem kendilerini bu teknolojiden geri kalmamak zorunda hissediyorlar hem iyi bir işe ihtiyaçları var hem de havalı olmak istiyorlar! Dolayısıyla müzeye gidecek vakitleri de yok. Sistem düşüncelerin çeşitlendirilmesini istemiyor. Aynı şey ABD’de var, Avrupa’da da… Gençleri fazla düşünmeye teşvik etmek istemiyorlar. Çünkü eğer bunu yapmalarına izin verirlerse gençler olay çıkarıyorlar.
*Gezi gibi mi?
Gezi gibi, Paris ve Los Angeles’ta yaşanan olaylar gibi. G20 zirvelerindeki ayaklanmalar gibi. Bu bir terörizm değil ki. Bu bir insan haklarıyla var oluş hakkını kaybetme korkusu. Herkes kayıtsızca sistemin bir parçası olamıyor. İşin komik tarafı, o sistemi kuranlar da çarkın bir parçası olamayacak kadar akıllı olanlar. Halkı meşgul etmemiz lazım diyorlar. Daha çok aplikasyon çıkarın, halk kafasını oyuna versin sesini çıkarmasın.
KENDİMİZİ KANDIRMAYALIM TÜM DÜNYA TEK BİR PARAYI KULLANIYOR
*Bu konuya Türkiye özelinde değil de dünya genelinde mi bakıyorsunuz?
Tabii ki. Gerçekçi olalım, dünya olarak tek bir parayı kullanıyoruz. Farklı milletlerin farklı paraları kullanması tamamen kandırmaca. Hepimiz dolar kullanıyoruz. Dolar çıkıyor fiyatlar yükseliyor, dolar düşüyor fiyatlar düşüyor. Türkiye’de yaşayanlar olarak biz çok şanslıyız. Doğu ve Batı’dan çok şey almışız. Doğu’dan nefes alıp, Batı’dan besleniyoruz.
*Peki ya siyasi yaptırımları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Burası dünyadaki yönetilmesi gereken en komplike coğrafya. Bütün Doğu-Batı çatışmasının mermileri üzerimizden geçiyor. Türkiye’nin bu kadar terör, ekonomik baskılar ve karmaşa içerisinde yönetilebiliyor olması bile büyük başarı bence. Zor bir coğrafyadayız.
*Bu zor coğrafyada büyüyecek olan çocuğunuzun geleceği için endişelendiğiniz oluyor mu?
Zor ama avantajlı bir coğrafya burası. Doğu da Batı da dengede durmak için burayı stabil tutmak zorunda. O yüzden oğlumun geleceği açısında çok da kaygılı değilim açıkçası.
Nurgül ile Erkan arasındaki gerginliğin sebebi bence stres
*Paramparça dizisinin başrol oyuncuları Nurgül Yeşilçay ve Erkan Petekkaya arasındaki gerginliği sette hissettiniz mi?
Hayır hiç hissetmedim. Beraber çalışırken benim tek gördüğüm Nurgül’ün de Erkan’ın da son derece aklı başında, işine saygılı, titiz oyuncular olduğuydu.
Olayın nasıl olarak gerçekleştiğini bilmiyoruz. Başrol oyuncusunun setteki yükü çok büyük. Vaktinin 10’da 9’unu bekleyerek geçiriyorsun. İki başrol oyuncusunun 1,5 yıl set ortamında birebir çalışıp aralarında gerginlik çıkması çok normal. Bence mesele tamamen çok uzun mesai saatlerini beraber geçirip fazla beklemenin verdiği stresten kaynaklanıyor.