Connect with us

Sinema

GÜNCE için ne dediler?

Published

on

Televizyongazetesi.com yazarı Anibal Güleroğlu, GÜNCE filmi ile ilgili değerlendirmesinde izlenimlerini aktardı. İşte Anibal Güleroğlu'nun yazısının tamamı:

Biraz hayat ister misiniz?

Öyleyse, ‘Allah bizi sevdiği için erkenden yanına almak istemiş’ diyen ‘Günce’yi izlemeniz gerekecek.

Bu öyle bir ‘Günce’ ki, hem dillerden düşmeyen ‘Issız Adam’ olarak anılmaktan duyduğu memnuniyeti ve evlilik dedikodularından bıkkınlığını dile getiren Cemal Hünal’i bambaşka bir duygu yoğunluğunda çıkartıyor karşımıza… Hem ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisinin son sezonunda annesini hiç göremeden yaşamak mecburiyetinde kalan Deniz karakteri olarak yer alan ve şirinliğiyle dizinin gülen yüzü haline gelen Nisa Melis Telli’yi yine hüzünlü bir öyküyü yumuşatırken izleme fırsatı yaratıyor… Hem de birinciliği kimselere kaptırmayarak büyük umutlarla hayata geçirilen ‘Fatih’i bile dize getiren ‘Karadayı’nın Songül Kara’sı Leyla Lydia Tuğutlu’nun sinema performansını sunuyor. Tabi, şarkısı ve oyunculuğuyla çorbada tuzu bulunan Haluk Levent’i de unutmamak lazım.

***

Onu ilk gördüğü andan itibaren bağlanıp onun sayesinde ilk defa kendini Tanrı’ya fazlaca yakın hisseden bir babayı canlandıran ve dizilerine kıyasla sinemadaki oyunculuğunu daha çok beğendiğim Cemal Hünal, kendine yakıştırdığı ıssızlığın aksine ‘Günce’deki rolünde kızına, ailesine düşkün bir çizgide.

Senaryosunu Hüseyin Namık Üstünel’in kaleme aldığı, yönetmenliğiniyse Mete Şener ve Kemal Uzun’un üstlendiği ‘Günce’, radyoculuğu meslek edinerek yaşamını sürdüren Cengiz’in mutlu aile görüntüleriyle huzura geliyor. Babalık müjdesini, radyo programından vererek bunu cümle âlemle paylaşan Cengiz, ilk andan itibaren ‘parmak’ temasına geçtiği kızına müthiş bağlanıyor. Bu bağlılık danslı, oyunlu neşeli günleri de beraberinde getiriyor.

Kısacası, baba-kız dansıyla beni çocukluk anılarıma götüren, ‘Günce’de annenin vakitsiz ölümüne rağmen her şey güllük gülistanlık. Ta ki, adım adım ağlarını örerek ön bildirim yapan kötü kader vurucu darbesini indirene kadar. Hayata, birbirlerinin sevgisiyle tutunan baba-kız için bundan sonrası, hüzün bulaşmış mutluluk oyunu!

***

Genelinde ‘anne’ olgusunu devre dışı bırakarak yol alan ve üniversiteli bakıcı Aslı’yı devreye sokmasına karşın özünde ‘baba-kız’ filmi olan ‘Günce’, ilk bakışta şimdiye dek bolca örneğini gördüğümüz tipik Türk yapımı modunda…

Bundan dolayı da gerek Cahit Berkay’ın müziği, gerekse küçük oyuncunun şekerliği sayesinde kendini izlettiren bir çalışma olsa bile, bir takım mantıksızlıkları bünyesinde barındırmakta. Tıpkı dizilerde sıkça karşımıza çıktığı gibi burada da kendini sorgulatan sahneler mevcut!

İlaveten, yumuşak başlı ve gayet sevecen bakıcı Aslı’nın bir yandan Cengiz’e karşı tavırları bir yandan da Günce’yle yakınlığı, akla ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’nin içeriğini getirmekte. Orada da karısını kaybeden Soner, kızı Deniz ve bakıcı Bahar arasında aynı türden bir ilişki vardı.

Sayısız film çalışmasının sinemayı tıkanma noktasına getirdiği ve konu yaratma sıkıntısının bu oranda arttığı gerçeğinde, benzerlikler yaşanması normal diyerek geçiştirsek de öte yandan genel konusuyla da bir sürpriz yaratamamakta.

***

‘Günce’ye en belirgin özelliği katan, yine tıpkı dizideki gibi boyundan büyük laflar ettirilen Nisa Melis Telli’nin hastalık halleri de yeterince işlenememiş durumda. Hatta öyle ki, hayli zorlu bir araştırma sürecinin ardından nihayet teşhisi konan ‘Günce’nin hastalığı kimi yerlerde fazlasıyla arka planda bırakılmış.

Gündelik yaşamda göze batan olumsuz konuları bünyesine katan yapım, buralardan mesaj yollama çabasına düşerken o denli ölçüyü kaçırıyor ki, hastalığı meydana çıktıktan sonra dahi gayet sağlam bir çocuk gibi yansıtılan ‘Günce’nin durumu neredeyse arada kaynayıverecek.

Bu aksaklıklarıyla dramatik yapısını iyi kuramayan ve nihayetinde; ‘Boşuna hayatı planlama, nasılsa hayatın seninle ilgili planları vardır…’ demeye getiren filmde, ‘Bu kist, yani kanser’ diyen doktorun basit açıklamasıyla dünyası başına yıkılan Cengiz, büyüdüğünü kaçırmamaya çalıştığı kızıyla hüzünlü ama sevgi dolu sahneler yaratırken, seyircinin de bol bol gözyaşı dökmesi kaçınılmaz oluyor.

Son noktada aklımıza takılan soru; daha iyi bir ‘Günce’ yaratılabilir miydi? Kesinlikle, evet.

Ama yine de sinema güncemizi karıştırdığımızda çok daha kötülerinin varlığını hatırladığımızdan, dağ gibi yiğide bile kıyarak geçen zamanın hüznünde dertlenip kızına doyamama isyanını yaşayan Cemal Hünal’in yürek yangınını anlatan ‘Günce’ çok da batıcı gelmiyor.”

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir