Connect with us

MAGAZİN

“Konteyner’da mutluyum”

Uzun zamandır ekranlara ara veren Atilla Saral, hem ‘İkizler Memo-Can’daki karakterini anlattı hem de yeni hayatını.

Published

on

Kanal D’nin iddialı yapımlarından ‘İkizler Memo-Can’ dizisinin vazgeçilmez karakteri, mahallenin kahveci Mahmut Ağabeyi. Eski manken ve oyuncu Atilla Saral‘la Posta’dan Alev Gürsoy Cimin bir araya geldi.

“Ömrüm sinema ve dizi setlerinde geçti”

Setlere dönmemin en büyük etkeni Türker İnanoğlu. Başta ‘Kahveci Mahmut’ rolünün bana uymayacağını düşündüler. “Atilla Saral manken, nasıl olacak?” dendi. Ama ben yaptım. Türker Ağabey benim babam gibidir. 1987’de Hürriyet Gazetesi’nin düzenlediği ‘Sinema Kral’ yarışmasında Türkiye 2.’si oldum. Ömrüm sinema ve dizi setlerinde geçti. Yeterince birikim yaptım ve “Artık yeter” dedim. Ege’ye taşınarak kendime farklı bir hayat kurdum.

Lüks evlerde oturmanın çok gereksiz olduğunu yıllar sonra öğrendim. Mutluluğu küçücük bir konteynerde buldum. Sabah kalkar kalkmaz denize atlıyorum. Zeytin ağaçlarım, sebzelerim, meyvelerim var. Her şeyimi kendim üretiyorum.

Şehirde nefes alamıyorum, şehre indiğimde bir an önce Asos’a dönmek istiyorum. Önceden bir plajım ve bir beach restoranım vardı, işletiyordum. Şimdi “Tavuklara yem mi versem” ya da “Hayvanlarım ne durumda” diye düşünüyorum.

Maddi sıkıntı yaşamıyorum

Plaj ve restoranımı kiraya verdim. Hep oyuncular, yazarlar, çizerler, yapımcılar gelmeye başlamıştı ve ben kimseden hesap isteyemedim. Yapı olarak böyleyim. Bu sebeple batma noktasına gelmiştim.

Maddi sıkıntılar olduğu için değil, daha güzel bir hayat için konteynere yerleştim. Üç tane daha evim var. Birini küçük ağaçlardan kendim inşa ettim. Diğerlerini ise kiraya veriyorum. Genelde yabancılar konaklıyor. Gelip görseler hepsi muazzam. Kalabalıktan uzak olmak, düşünebilmek, balık tutmak şahane. 52 yaşındayım! Artık gürültülü ortamlar, Beyoğlu’ndaki barlarda, kulüplerde gezmek bana göre değil.


Tavuğumu, yumurtamı, ekmeğimi, sebzemi kendim üretiyorum. Herkes köyüne dönüp üretim yaparsa mutlu olur. Sessizlik ve hayat köylerde. Şehirde doğa yok. Her yer beton. Buraya gelenler “Biz 365 gün boyunca buradaki beş günümüzü hayal ettik. Şimdi bitti, gidiyoruz” diyor.

Çünkü gittikleri yer kalabalık, kimsenin birbirine anlayış göstermediği, insanların mutsuz olduğu bir yer. Bir de herkesin elinde telefon, sohbet etmeyi unuttuk. Ben açıkçası İstanbul’a geldiğimde telefona bakıyorum. Asos’a döndüğümde de sadece çalarsa bakıyorum.

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir