Erdoğan ve Fidan birbirine güvenmiyor

Gazeteci Yazar Said Sefa, Hakan Fidan'ın MİT'in başına geri dönmesinin perde arkasını yazdı. Fidan'ın geçmişin üzerine sünger çekip hiçbir şey olmamış gibi davranmayacağını, biriktirilen sırların da toprağa gitmeyeceğini anladığını belirten Sefa, Erdoğan ve Fidan ikilisinin birbirine mecbur olduğuna dikkat çekti.

Kamuoyu günlerdir Hakan Fidan'ın AKP adaylığını geri çekerek MİT'in başına geçmesini konuşurken herkes “Adaylıkta kararlı bir tutum sergileyen Fidan son anda nasıl oldu da Erdoğan'ın sözünü dinleyerek adaylığını geri çekti?” sorusuna cevap arıyor.

Merak edilen bu sorunun cevabını ise Haberdar.com yazarı Said Sefa dünkü (11 Mart 2015) yazısında verdi. Yazısında Fidan'ın yakın geçmişte yaşananların sadece tanığı değil aynı zamanda ortağı olduğunu vurgulayan Sefa, “Roboski'den, Reyhanlı'ya, Paris cinayetlerinden, Bingöl cinayetine siyasi gücün aydınlanmasını istemediği, yoğun bir gayretle üzerini örttüğü her olayda Fidan'ın katkısı var. Ergenekon, Balyoz, KCK davaları sulandırıldıysa, davada bahaneler üretilip masumların canı yandıysa ve nihayetinde davalar içinden çıkılmaz hale geldiyse, 17-25 Aralık Yolsuzluk Operasyonu sonrası ülkenin kurumsal düzeni rayından çıkarıldıysa, sadece siyasi iradenin değil Fidan'ın da katkısı var” ifadelerini kullandı.

Sefa Said, Fidan'ın geri dönüş nedenini se şöyle açıkladı:

“Fidan'ın göreve iadesi, Davutoğlu'nun AKP içinde yeni bir soluk olamayacağının, ancak siyasi bir aparat olarak kalacağının kanıtıdır. Son ümit de tükenmiştir. AKP treninin bir daha yerine oturmayacak kadar raydan çıkmış olduğunun kanıtıdır. Birlikte kabahat işlediğiniz kişiyi hep yanınızda istersiniz. Çözüm Süreci, Paralel Yapı ile mücadele, Erdoğan'ın MİT'in başına atayacağı güvenilir birini bulamadığı düşünceleri kısır bir analizin ötesine geçemiyor. Ülke yangın yerine dönse bu iki adam birbirinden vazgeçemez.”

İşte Said Sefa'nın o yazısı:

ERDOĞAN VE FİDAN BİRBİRİNE GÜVENMİYOR

Erdoğan ile Fidan arasında son ay yaşananlar, aklın gözündeki perdeyi kaldırdı. Fidan, yakın geçmişte yaşananların sadece tanığı değil aynı zamanda ortağı.

Milli İstihbarat Teşkilatı askerle olan derin bağından ötürü eleştirilirdi. Fidan, kuruma patron olduktan sonra Teşkilat, Erdoğan özelinde Parti çatısı altında yapılan gizli saklı işlerin derin bağlantısı oldu. Askeri vesayetten kurtulduğu iddia edilen kurum tek kişinin güdümüne girmişti. Roboski'den, Reyhanlı'ya, Paris cinayetlerinden, Bingöl cinayetine siyasi gücün aydınlanmasını istemediği, yoğun bir gayretle üzerini örttüğü her olayda Fidan'ın katkısı var.

Ergenekon, Balyoz, KCK davaları sulandırıldıysa, davada bahaneler üretilip masumların canı yandıysa ve nihayetinde davalar içinden çıkılmaz hale geldiyse, 17-25 Aralık Yolsuzluk Operasyonu sonrası ülkenin kurumsal düzeni rayından çıkarıldıysa, sadece siyasi iradenin değil Fidan'ın da katkısı var.

İktidar Medyası'nın Gezi sürecinde ve sonrasında başta Kabataş olmak üzere kurguladığı her haberde doğrudan olmasa da Fidan'ın dolaylı katkısı var. Doğu ve Güneydoğu'da belirsiz kişilerin yaptığı eylemlerde, yaktığı canlarda, olayları en azından istihbari açıdan neticelendiremeyen ve önleyemeyen Fidan'ın bu olaylarda parmak izi var.

Yakın geçmişin hem tanığı hem uygulayıcısı olan Fidan, Erdoğan'ın siyasi hırsının geleceği nihai noktayı kestirip kurumdan ayrılmıştı. Gerçi nasıl bir ayrılmaksa odasını dahi boşaltmadığı, emrindeki kişileri ve kurumları kullanmaya devam ettiği görülüyordu. Davutoğlu etrafında halkalanan yeni bir yapılanma onun ve bağlı bulunduğu AKP'nin kurtuluş reçetesi olabilirdi. Gül-Atalay-Çelik yakın zamanda Yüce Divan'a evet diyen 40'dan fazla vekil, Davutoğlu'nun ağırlığını hissettirme gayreti yeni bir soluk olabilirdi.

Bunları düşünerek istifa adımını attı.

Peki ne oldu da döndü.

Sırdaşı olduğu Erdoğan'ın, gözünü karartarak her şeye engel olacağını, geçmişin üzerine sünger çekip hiçbir şey olmamış gibi davranmayacağını, biriktirilen sırların toprağa gitmeyeceğini anladı.