Güncel
“İkinci Sykes-Picot’u hortlatacaklardı!”
Yüksekova, Diyarbakır'dan gelen fotoğrafları yorumlayan ve 'çukur siyaseti'nden sonra HDP'nin yüzde 80-90 oy aldığı yerlerde insanların şimdi “yeter artık” dediğine dikkat çeken Kurtulmuş, “Türkiye'de PKK üzerinden Türk-Kürt kavgasını çıkarmaya çalışanlar avuçlarını yaladılar” dedi.
BÜYÜK RESME BAKMAK GEREK
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Tvnet'te katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı. İstanbul ve Kayseri'deki terör saldırıları hatırlatılarak, “Türkiye dünya çapında örnek alınacak bir adım attığında, teşebbüste bulunduğunda bu tip saldırılara maruz kalıyor, neden?” sorusu üzerine Kurtulmuş, bununla ilgili diğer soruların da doğru cevaplanması için büyük resmin görülmesi gerektiğini bildirdi. Büyük resmin açık ve net olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, bir asır evvel bu coğrafyada sınırları yapay şekilde bölerek insanları ayıranların, bir asır sonra ikinci Sykes-Picot'u uygulamaya koymaya çalıştığını belirtti. Böylece sınırları bölünen insanların zihin ve gönüllerinin de bölünmek istendiğine işaret eden Kurtulmuş, “Oynanan oyun budur. Bu oyunların farkında olan, bu oyunları bozabilecek bölgede tek ülke Türkiye olduğu için Türkiye'nin üzerine bütün güçleriyle abanılıyor.” diye konuştu.
Kurtulmuş, terör örgütlerinin dışarıdan istihbarat, lojistik, silah, mühimmat gibi destekler almasa bir hafta bile ayakta duramayacağına dikkati çekerek, “Terör, aslında bölgede ikinci Sykes-Picot oluşturmak için başlatılan vekalet savaşlarının kullandığı maşalardan birisidir ve maalesef Türkiye de eş zamanlı olarak 2015 yılının Temmuz ayından bu yana çok sayıda terör örgütünün tehdidi altındadır.” ifadesini kullandı. Bu resmin görülmesinin önemine değinen Kurtulmuş, “Bu resmin gereğini yerine getirmek yani daha fazla bölünmenin, parçalanmanın, dağılmanın önüne geçme gücüne, iktidarına sahip olan bir ülke olarak Türkiye'yi meşgul etmek, Türkiye'nin önünü tıkamak, büyük Türkiye olma yolunda ilerlemesini engellemeye çalışıyorlar” dedi.
Kurtulmuş, terörün azdırılmasının arkasında bu temel nedenlerin yer aldığını belirterek, şöyle devam etti:
“Bunun karşısında milletimiz son derece bilinçli bir şekilde duruyor. Hep beraber yapacağımız şey birlik ve beraberliğimizi teröre karşı korumaktır, ortak milli duruşumuzu sergilemektir ve bu çerçevede kim olursa, arkasında hangi güçler olursa olsun sadece sahadaki 3-5 terörist, eşkıya ile değil, aynı zamanda bu maşaları kullanan unsurlarla da bu mücadeleyi vereceğiz. İçeride ve dışarıda Türkiye'yi kim tehdit ediyorsa, Türkiye'nin ulusal güvenliğini kim tehlikeye sokacak adımlar atıyorsa onlara karşı gerekli cevapları vereceğiz. Terör ancak ortak bir milli duruşla engellenebilir.”
Numan Kurtulmuş, Beşiktaş ve Kayseri'deki terör saldırılarının ardından gösterilen ortak duruştan dolayı milleti tebrik ederek, “Son derece hassas, son derece şuurlu bir şekilde, provokasyonlardan da uzak durmaları dolayısıyla da yine tebrik ve teşekkürlerimizi ifade ediyorum” dedi.
AVUÇLARINI YALADILAR
Teröre karşı başta Diyarbakır olmak üzere bölgede gösterilen tepkilerin hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, “ikinci Sykes-Picot” olarak adlandırılan senaryonun iki fay hattının olduğunu belirtti. Bunlardan birini Irak-İran savaşı ile başlayan sürecin, diğerini ise mezhep çatışmalarının oluşturduğunu anlatan Kurtulmuş, “Türkiye'de Türk-Kürt kavgası çıkarmak için PKK'yı neredeyse 35 senedir kullananlar bunu başaramadılar. Çünkü bu ülkede yaşayan Kürt kardeşlerimiz gerçekten ülkesine bağlıdır, aynı medeniyetin çocuklarıdır, aynı inancın mensuplarıdır, aynı Peygamber'in ümmetidir, et ve tırnak gibi bütünleşmiş olan bir unsurdur.” diye konuştu.
Kurtulmuş, “Türkiye'de PKK üzerinden Türk-Kürt kavgasını çıkarmaya çalışanlar avuçlarını yaladılar.” değerlendirmesinde bulundu. “Çukur siyaseti”nden sonra HDP'nin yüzde 80-90 oy aldığı yerlerde insanların şimdi “yeter artık” dediğine dikkati çeken Kurtulmuş, terör örgütüyle irtibatlı olan siyasi partiye oy veren geniş kitlelerin, “Artık sizi istemiyoruz, PKK'ya lanet olsun” şeklinde tepki gösterdiğini anlattı.
Sykes-Picot Antlaşması: 9 Mayıs 1916 I. Dünya Savaşı sırasında, İngiltere ve Fransa arasında yapılan ve Osmanlı Devletinin paylaşılmasını öngören gizli antlaşma.
1915'te Arabistan yarımadasını ele geçiren İngiltere, Osmanlı devletine karşı ayaklanan Mekke Şerifi Hüseyin'i destekleyerek Irak ve Filistin toprakları üzerinde kendisine bağımlı bir Arap devleti kuracaktı. Fransa böyle bir plana karşı çıkıp İngiltere'ye baskı yaparak yeni bir antlaşma yapılmasını istedi. Rusya'nın onayı ile imzalanan bu antlaşmaya göre;
I- Rusya'ya, Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güneydoğu Anadolu'nun bir kısmı,
II- Fransa'ya, Doğu Akdeniz bölgesi, Adana, Antep, Urfa, Diyarbakır, Musul ile Suriye kıyıları,
III- İngiltere'ye Hayfa ve Akka limanları, Bağdat ile Güney Mezopotanya verilecekti ve
IV- Fransa ile İngiltere'nin elde ettiği topraklarda Arap devletleri konfederasyonu veya Fransız ve İngiliz denetiminde tek bir Arap devleti kurulacak
V- İskenderun serbest liman olacak
VI- Filistin'de, kutsal yerleşim yeri olması nedeniyle bir uluslararası yönetim kurulacaktır.
Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu: “Dün Diyarbakır'daki, Yüksekova'daki daha evvel Batman'daki, Van'daki bu gösteriler bu şekilde anlamlıdır, o bölgenin halkı terör örgütüne karşı çok net bir şekilde duruş sergileyerek aslında oynanan oyunun Türk-Kürt meselesi değil, Kürt halkıyla PKK'nın arasında bir sorun olduğunu açıkça ilan ediyor ve 'Bu oyunun biz tarafı olmayacağız, biz Türkiye'de bölünmenin tarafı olmayacağız.' mesajını veriyor. Bu çok önemlidir, terörle mücadelenin güvenlik birimlerince yapılan mücadelesi kadar önemli ve değerli bir şeydir. Bütün milletimiz sağ, var olsunlar. Kolay değil, terörün aktif olarak halen hayatta olduğu bölgelerde, evet sonuna geliniyor, üzerine çok sıkı şekilde gidiliyor ama nihayetinde terör serseri mayın gibi oradan buraya dolaşan bir araç. Burada halkın sokaklara çıkması bu mesele Türk-Kürt kavgası değil, bu mesele millet düşmanı PKK ile millet arasında bir savaştır, kavgadır diyerek sokaklara çıkması önemliydi. Bunu tarihi bir dönüm noktası olarak terörle mücadele bakımından görüyoruz ve bütün milletimize teşekkür ediyoruz.”
TEHLİKELİ VE ÇİRKİN
Terör saldırıları ile bulunulan coğrafyada yaşananların ilintili olduğu belirtilerek muhataplarla bu alanlarda ne gibi adımların atılabileceği sorulan Kurtulmuş, “Diplomatik kanalların hepsini en güzel şekilde kullanmaya gayret ediyoruz.” karşılığını verdi. Terörü kınama cümlelerinin artık kendileri için “yetersizdir” olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, şunları ifade etti:
“Kuru kuruya kınama cümleleri, eyvallah hiç olmamasından iyidir, ama yeterli değil. Hiç olmadığına da tanıklık ettik, onun için bunu söylüyorum. Terörü kınayan ülkelerin, dost ve müttefik bildiğimiz ülkelerin aynı şekilde terör örgütüne destek verilmesinden vazgeçmeleri lazım. Örnek olsun diye söylüyorum, PKK sadece çukurları kazan ya da Türkiye'ye karşı şehirlerde bombalı saldırılar yapan bir unsur değil, aynı zamanda diyelim ki PKK'nın Avrupa'nın birçok ülkesinde yürüttüğü siyasi faaliyetleri var. Oralardan insan devşiriyor, insanlardan haraç alıyor, insanlara baskı kuruyor, Türk vatandaşları üzerinde tacizler oluşturuyor, siyasi faaliyetler yapıyor. Hatırlayın dönemin başbakanı Sayın Davutoğlu Brüksel'de toplantıya gittiğinde 50 metre ötesinde PKK'nın bayrakları asılarak sanki Türk heyetine nazire yaparcasına orada onlara imkan sağlanıyor. Bir kere bundan vazgeçsinler. Yani bu son derece tehlikeli ve çirkin bir oyundur. Hem 'Teröre karşıyız' diyeceksiniz hem Batı'da, Avrupa'da birçok ülkede siz PKK'nın siyasi faaliyetler yapmasına göz yumacaksınız, finansman sağlama imkanlarının önünü açacaksınız, bu kabul edilebilir birşey değildir. Bir kere burada dürüst, samimi olmaları gerekir.”
Terörü, serseri bir mayın olarak nitelendiren Kurtulmuş, “Bugün şu terör örgütü sizin işinize yarar onu kullandığınızı zannedersiniz, yarın bu terör örgütü sizin aleyhinize dönür. Bugün terör zaten sadece bir tek bölgeyi tehdit etmiyor, dünyanın hiçbir başkenti, önemli şehri, terör saldırılarından uzak, emin değildir.” diye konuştu. Kurtulmuş, Brüksel, Paris, Londra, Madrid'te yaşanan terör saldırılarını hatırlatarak, “Gelin burada topyekun bir insanlık cephesi oluşturalım. Terör örgütünün 'bana yarayanı, sana yarayanı' diye ayrım yapmak yerine terör örgütlerinin her birisini insanlık düşmanı olarak görüp, biz de insanlık cephesinde doğu, batı ülkeleri bir araya gelelim ve terörü karşı ortak bir dil oluşturalım.” çağrısında bulundu.
Teröre karşı ortak bir dil oluşturulamadığı için terör örgütlerinin rahat hareket ettiğini ifade eden Kurtulmuş, uluslararası camianın yeterince duyarlı davranmaması ve terör örgütlerinin tamamının üstüne gitmemesi nedeniyle terörün küresel bir tehdit haline geldiğini dile getirdi. Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Siz Rakka'yı, Musul'u DEAŞ'tan geri almak için mücadele edeceksiniz. Bu mücadeleyi meşru unsurlarla yapmak başka bir şeydir, bu mücadeleyi yaparken 'Biz buradan DEAŞ'ı atalım da hangi terör örgütü yerine gelirse gelsin.' demek başka bir şeydir. 'Biz Musul'dan, Telafer'den bu adamları, DEAŞ'ı atacağız, yerine Haşdi Şabi, PYD gelsin.' derseniz, terörün devam etmesini sağlamış olursunuz. Aynı şekilde 'Rakka'yı biz bunlardan alalım.' derken oraya PYD'yi koyarsanız, yine aynı şekilde terörü güçlendirmiş olursunuz. PYD, Haşdi Şabi ya da başka bir terör örgütü, bu günün birinde gelir sizi vurmaya başlar. Hiç şüpheniz olmasın PYD'si de diğerleri de bir gün kendilerine destek verenlerin ensesinde boza pişirecek. Çünkü canavar büyüttüğünüz zaman nerede durduracağınızı artık siz belirlemiyorsunuz.”
Kurtulmuş, uluslararası camianın, hem Türkiye'ye karşı hem de teröre karşı yaklaşımında samimi olması ve herkesin terörle ortak mücadele vermesi gerektiğini söyledi.
TÜRKİYE İÇİN EVİNİN BAHÇESİNİN DİBİNDEKİ TEHDİTTİR
Kilis'e her gün roketlerin, füzelerin düştüğünü ve çok sayıda kişinin de şehit olduğunu hatırlatan Kurtulmuş, Türkiye Cerablus'a operasyon yaparak sınırdaki DEAŞ unsurlarını temizlediğini, sınır kasabalarının ve Kilis'in güvenliğe kavuştuğunu aktardı. Türkiye'deki terörün sadece Türkiye'nin içinden kaynaklanmadığına dikkati çeken Kurtulmuş, silahların, elemanların Türkiye'nin dışından Suriye'den, Irak'tan geldiğini kaydetti. Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'nin bunu seyretmeyeceğini, bu sızmaları önlemek ve ulusal güvenliğini sağlamak amacıyla gerekeni yapacağını belirtti. Türkiye'nin, Suriye ile 911 kilometre, toplam bin 250 kilometre Suriye-Irak sınırının bulunduğunu aktaran Kurtulmuş, bu durumda tehlikenin ve tehdidin Türkiye için uzakta olmadığını ifade etti. Kurtulmuş, “Amerika Birleşik Devletleri, Almanya için Suriye, çok uzaktaki bir tehdittir, aynı şekilde Irak da. Ama Türkiye için evinin bahçesinin dibindeki tehdittir. Komşu bahçeden de sürekli taciz edilen bir ülkedir. Türkiye, sınırımızın dışında, Türkiye aleyhtarı olan bütün terör faaliyetlerini izliyor. Gerektiğinde her birine de cevap verebilecek hazırlıklarını yapıyor. Bunları seyredecek değiliz. Türkiye terörün kaynağı neredeyse o kaynağa karşı operasyon yapma gücüne sahip” değerlendirmesinde bulundu.
HALEP'TE İNSANLIK ÖLDÜ
Halep'te yaşananlara ilişkin bir soru üzerine Kurtulmuş, Suriye politikasına bakıldığında dünyanın sınıfta kaldığını, Halep'te sadece insanların ölmediğini, bütün insanlığın öldüğünü dile getirdi. Numan Kurtulmuş, “Vekalet savaşları veren ülkeler, kendi ellerindeki vekilleri üzerinden 600 bin kişinin ölmesini sağlayan, böyle bir sonucu ortaya koyan maalesef bir insanlık suçuna ortak olmuştur. Orada rejimin kimyasal silah kullanmasına, kendi şehirlerini yukarıdan bombalayarak halkına zulüm etmesine, Halep'in, Şam'ın o güzel tarihi şehirlerin yok olmasına göz yummuştur. Sadece buradaki silahlı gruplar üzerinden herkes, maalesef bölgedeki gücünü nasıl artıracak bunun hesabını yapmıştır. Bu ağır bir faturadır ve insanlık bu faturanın altında kalmıştır, ezilmiştir.” şeklinde konuştu.
Halep'te ise kasım ayının ortalarında başlatılan ağır bir bombardıman olduğunu anımsatan Kurtulmuş, binlerce insan öldüğünü, ilaç ve yiyecek malzeme bulunmadığını söyledi. Türkiye'nin Halep'te insani koridor açmak için gayret ettiğini belirten Kurtulmuş, şöyle konuştu:
“Suriye rejimi adına Rusya ile Özgür Suriye Ordusunun anlaşmasında Türkiye, bir yerde gözlemcilik yapıyor. Belli bir noktaya geldi. Tam buradan çıkışlar sağlanacakken maalesef başka kontrol dışı unsurlar, oradan çıkartılan Halep halkına karşı saldırıya geçtiler. Orada çok kısa süre içerisinde bitirilmesi planlanan tahliyeler uzamış oldu. Bu büyük bir hassasiyet oluşturdu. Uluslararası camianın burada bütün gücünü ortaya koyarak Halep'ten tahliyelerin sorunsuz şekilde gerçekleşmesini sağlaması lazım. Bu yapılabilecek en asgari şey. Halep ölmüş, Halep'te insanlık ölmüş de hiç olmazsa kalan son insanları kurtaralım çabasıdır. Türkiye bu çabanın içerisindedir. Burada bu saldırılarla tahliyeleri engellemeye çalışan unsurların süratle bölgeden uzaklaştırılması, engellenmesi lazım. Bunları kimler destekliyorsa o adamlarını oradan çekmesi lazım ki, o tahliyeler sürdürülebilsin.”
Kurtulmuş, bölgenin her yerinde mezhep çatışmalarını körükleyenlerin olduğuna, Türkiye'de de buna çok dikkat edilmesi gerektiğine işaret etti.Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Suriye'de olan bir mesele Türkiye'nin içerisine taşınmamalıdır. Orada birtakım unsurlar Halep'teki vatandaşlara, sivil masumlara saldırıyorsa 'Biz de burada Aleviler-Sünniler birbirimize gireriz, Alevilere şöyle yaparız, böyle yaparız.' şeklinde birtakım tehditlerin son derece sakıncalı, yanlış, Türkiye'ye karşı olan bir takım ifadeler olduğunu düşünüyorum. Biz Türkiye'de Sünniler ve Aleviler asırlardır beraber yaşıyoruz ve asırlarca beraber yaşamaya devam edeceğiz. Herkes komşusuna sahip çıksın. Ne etnik köken farklılıkları ne mezhep meşrep farklılıkları dolayısıyla kimse bir diğerini kınamasın. Herkes sözlerine ve işlerine dikkat etsin, bu ülkede de birliği, dirliği bozmak isteyenler Türk-Kürt kavgası çıkarmayı başaramayanlar bu sefer Alevilik-Sünnilik üzerinden bir ayrım ortaya koymaya çalışabilirler. Buna karşı herkes çok dikkatli olsun. Halepli kardeşlerimizin sonuna kadar yanında olacağız. Bütün gücümüzle onlara insani yardım ulaştıracağız. Ama Halep'in etrafında dönen o kirli siyasetin bir parçası haline Türkiye'yi getirmeyeceğiz.”