DÜNYA
ABD Ortadoğu ülkesi gibi!
Kutuplaşan ABD'de siyasi yelpazenin uçlarında bulunan iki grup hem internette hem de sokaklarda birbirleriyle savaşıyor.
Çeşitli Donald Trump yanlısı provokatörlerden oluşan heterojen bir grup olan alt-right (alternatif sağ) internette zorbalık ve trollükleriyle nam salmış durumda. Yobaz beyaz milliyetçiler olmakla eleştirilen bu grubun karşısında, taktikleri daha aşırı olan bir grup solcu anarşist bulunuyor.
İsimleri antifa, anti-faşistin kısaltması. Kökenleri 1930'lar Avrupasında yatan bu hareket, sonraki dönemlerde fazla dikkat çekmiyordu. Fakat dünya çapında milliyetçiliğin artmasıyla birlikte savaşacakları yeni bir düşmanları oldu.
Antifa aktivistleri kendilerini faşizm ve ırkçılığın her türüne karşı mücadeleye adadıklarını söylüyor. Bazıları şiddet karşıtı değil: Donald Trump'ın yemin törenine karşı düzenlenen eylemler şiddet içeriyordu. Restoranların camları kırıldı, bir araç ateşe verildi ve polise pek çok şey atıldı.
Fakat o gün internette en çok yayılan videoda bu anlar değil, beyaz milliyetçi Richard Spencer'ın maskeli bir adam tarafından yumruklandığı anlar vardı.
Video hızla yayılırken pek çok antifa aktivisti saldırıyı kınamak bir yana saldırıdan haz almıştı.
BBC'ye konuşan ve Reddit sitesinde bir antifa grubu yöneten bir aktivist “Ne zaman biri o videoyu oynatsa 11 milyon hayalet de keyif alıyor” diyor. Kastettiği 11 milyon, bugüne kadar faşist rejimlerin öldürdüğüne inandığı insanların sayısıydı.
“Biz neo-Nazi felsefelere göz yummayı reddeden bir topluluğuz. Videonun zamanın ruhunun bir parçası haline gelmesi güzel bir şey” diye devam ediyor anonim aktivist.
Bu şiddet eyleminin bir propaganda aracı olarak kullanılması, alt-right hareketi mensuplarını öfkelendirdi.
Hareketteki etkili figürlerden biri olan Chuck Johnson, BBC'ye bunun çok rahatsız edici olduğunu söylüyor:
“İnsanların şiddete sevinmesi ile kültürümüzün kabile seviyesine gerilediği bir noktaya geldik.
“Richard benim en sevdiğim sağcı değildir ama sokakta saldırıya uğramadan söyleşi yapabilmeniz gerekir.”
Geçen hafta alt-right Chuck Johnson'ın yayınladığı belgelerle “intikamını aldı”.
Johnson, Washington'daki Trump karşıtı protestolara karışmakla suçlanan 223 kişinin isimleri, doğum günleri ve adreslerini yayınladı.
İnternet ortamında “doxxing” denen bu eylemler, hedef aldıkları kişilerin adreslerini yayınladığı için onları saldırılara açık bir hâle getiriyor.
Bu taktik yalnızca alt-right değil, antifa tarafından da kullanılıyor.
Johnson daha önce de New York Times muhabirlerinin bilgilerini internet sitesinde yayınlamıştı.
Johnson'a ait bir diğer sitede ise liberallere karşı eylem yapanlara ödüller veriliyor. Ödül verilen eylemlerden bazıları da kişisel bilgileri ele geçirmek.
Johnson bu tür eylemleri savunurken “Suçluların adreslerini yayınlamanın yanlış olduğunu düşünmüyorum” diyor.
Konuştuğumuz antifa aktivisti de aynı şekilde yaklaşıyor bu tür eylemlere:
“Antifaşistler nefret gruplarının aktif üyelerine karşı doxxing eylemi yapıyor. Onlar karanlığın içinden insanları mağdur ederken biz de onlara ışık tutmalıyız.”
Fakat aynı eylemin kendilerine karşı yapılması hoşlarına gitmiyor:
“Washington'da gözaltına alınanların hiçbirinin yasadışı gruplarla bağlantısı yoktu. Fakat şimdi toplumun en öfke dolu grupları tarafından taciz edilme tehlikesiyle yüz yüzeler”.
İnternette iki grup arasında bitmeyen bir kedi-fare oyunu var. Antifa ve alt-right mesaj grupları troll, casusluk ve düşmanların içine sızma söylentileriyle dolu. Fakat çatışmalar yalnızca internette değil, sokaklarda da oluyor. Washington'daki eylemlerin ardından son haftalarda iki taraf da “yalnızca siyasi görüşleri nedeniyle saldırıya uğradıklarını” söylüyor.
BBC Türkçe