Connect with us

GÜNDEM

MHP: Hayır’ın faturasını bize kesilecek

Published

on

Referandum için geri sayım devam ederken, MHP’den ilginç bir açıklama geldi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Yalçın, referandum sürecinde AKP’nin MHP ile işbirliği yaptığı gerekçesiyle Kürt seçmenlerin eğiliminin “Hayır” yönünde olduğu iddialarına cevaben yazılı bir açıklama yaptı.

16 Nisan’da ortaya çıkacak olası bir olumsuzluğun faturasının şimdiden MHP’ye çıkartılmak istendiğini belirten Yalçın, Kürt nüfusun yoğun olduğu illerde MHP’nin propaganda çalışmalarının cılız kaldığı yönündeki iddialara da yanıt verdiği açıklamasında özetle, “Kürt seçmenler referandumda ‘evet’ diyecek” dedi.

İşte Prof. Dr. Semih Yalçın’ın yazılı açıklamasından ilgili bölüm:

REFERANDUM SONUCUNA GÖRE KÂR – ZARAR HESABI

Referandum süreci sona doğru yaklaşırken siyaset borsasında bütün oyunlar MHP üzerinden kurulmakta, bütün hesaplar MHP üzerinden yapılmaktadır. 16 Nisan’da ortaya çıkacak muhtemel bir olumsuz sonucu şimdiden MHP’ye fatura etmek isteyenlerle MHP’nin elde edeceği kârı en aza indirmeye ve beklenti satın almaya çalışan politika “broker”ları piyasada iş başındadır. Bunlar çoğunlukla AKP çevrelerinde kafaları bulandırmaya çalışan geleneksel MHP muarızı birtakım çıkarcılar ve aralarındaki kripto FETÖ’cülerdir.

Kamuoyu araştırma şirketi adı altında algı yönetimi hizmeti veren bazı kuruluşlar tarafından da desteklenen bu politika simsarları, MHP’nin milletimizin geleceğine yönelik “Evet.” yatırımından elde edeceği yüksek kâra göz dikmişlerdir.

Söz konusu çıkar çevreleri; MHP hakkında öteden beri yenemedikleri, engel olamadıkları ön yargılarını şüphe uyandırıcı söylemlerle kamuoyuna yansıtmakta, referandum için “Evet.” kampanyasının MHP ile birlikte yapılmasını AKP açısından handikap olarak göstermeye çalışmaktadır.

Bu çevrelerin; Anayasa değişikliği konusundaki MHP-AKP mutabakatını Kürt kökenli seçmenin oylarını “Evet.” istikametine yöneltmek açısından mahzurlu gösterme çabaları, bir taşla iki kuş vurmayı amaçlamaktadır:
Birincisi, MHP’nin kazançlarını ve milletimize kazandırdıklarını silmek; ikincisi ise 16 Nisan’ın muhtemel başarısını sadece iktidara mal etmek.

“HAYIR ÇIKARSA BUNUN FATURASI MHP’YE ÖDETİLECEK”

Referandumda “Evet.” çıkarsa ve Kürt kökenli seçmenlerimizde de referandum için “Evet.” yönünde bir temayül ağır basar ise bu MHP’nin performans hanesine kaydedilmeyecek, eğer 16 Nisan’da bir yol kazası olur ve “Hayır.” oyları fazla çıkarsa bunun faturası MHP’ye ödetilecektir.

AMAÇ AKP’Yİ EN AZ ZARARLA ÇIKARTMAK”

Yani her iki şekilde de hedef, MHP’nin kazancını yok etmek ve ortaya çıkacak sonuçtan iktidarı kârlı veya en az zararla çıkarmaktır.

Ancak politika borsasında şark kurnazlığı yapan bu çıkarcı “broker”ların hesaplayamadığı veya belki de bazılarının özellikle satın aldığı beklentilerin, sosyal barışın dinamikleri açısından riskleri ve maliyeti yüksektir.

MHP’yi saf dışı etmeye matuf kötü maksatlı ve sorumsuzca çabalar; 15 Temmuz ve sonrasındaki millî mutabakatın ürünü olan Yenikapı Ruhunu baltalamaktan, bin yıllık birikimin neticesinde vücut bulan toplumsal barış ve kardeşlik atmosferini dinamitlemekten öteye geçmeyecektir.

AKP İLE İŞBİRLİĞİNDE KÜRT SEÇMEN KRİZİ

MHP’nin Anayasa değişikliği konusunda AKP ile birlikte hareket etmesinden ve referandum için iki partinin ortak bir dil kullanmasından Kürt kökenli seçmenin rahatsız olacağına dair öngörü ve iddialar tamamen hilaf-ı hakikattir.
MHP’den olsa olsa HDP teşkilatı ve PKK’lılar rahatsız olur. Kürt kökenli vatandaşlarımız için tehdit; MHP değil, HDP-PKK’dır.

1 Kasım Seçimlerinden sonraki süreçte özellikle doğu ve güneydoğu halkı PKK terörünün ülkeyi nereye getirdiğini görmüştür. Halk artık terörden bıkmıştır, huzur istemektedir. Vatandaşlarımız, teröristi de onun siyasi temsilcisini de istememektedir.

Üstelik sözde “barış süreci” ütopyası artık gerilerde kalmış; AKP’nin PKK hakkındaki, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğü noktasındaki proje ve söylemleri de değişmiştir.

“KÜRT SEÇMEN EVET DİYECEK”

Öte yandan yapılan objektif kamuoyu yoklamaları, Kürt kökenli seçmenin büyük kısmının referandumdaki temayülünün “Evet.” yönünde olduğunu ortaya koymaktadır.

MHP’yi Kürt kökenli vatandaşlarımızın eğilimini değiştiren olumsuz bir etken olarak gösterme gayreti sosyolojik realiteye, Türkiye’nin gerçeklerine aykırıdır.

MHP’nin politikaları, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğü açısından bir sigorta olduğu kadar hayat sürdüğümüz coğrafyada bin yıllık kardeşliğin yaşaması ve Kürt kökenli vatandaşlarımızın varlığı açısından da bir garanti, bir senet hükmündedir.

Adana, Mersin ve Osmaniye gibi MHP’nin güçlü olduğu ve bununla beraber Kürt kökenli vatandaşlarımızın da kalabalık ama bütün içinde, etle tırnak misali kaynaşmış şekilde yaşadığı illerde bütün mehabetiyle yaşayan toplumsal barış, MHP’ye yönelik haksız değerlendirme ve tahlilleri çöpe atmaktadır.

Söz konusu illerdeki sağlam toplumsal doku, MHP’nin; dinamikleri bin yılda teşekkül eden sarsılmaz sosyal barışın en titiz, en müteyakkız bekçisi ve muhafızı olduğunun delilidir.

MHP’NİN REFFERANDUM PERFORMANSI DOĞU VE GÜNEYDOĞU’DA NEDEN DÜŞÜK?

Güneydoğuda MHP teşkilatlarının istenen ölçüde faaliyet göstermemesi ise Kürt kökenli vatandaşlarımızın tutumundan değil, bölücü terör örgütünün tahrik ve saldırıları yüzündendir. MHP, bölgedeki bazı kritik il ve ilçelerde uyguladığı politikayla PKK’nın kardeş kavgası çıkararak ayrışma planlarını bozmayı hedeflemiştir. Partimizin bu dikkat ve hassasiyetinin ucuz çıkarlar için kullanılmasının hiçbir somut politik getirisi olmayacağı gibi; bu, hırsıza yol göstermekten başka işe yaramayacaktır.

Anayasa değişikliği sürecindeki misyonu göz ardı edilerek kapalı kapılar ardında ve gizli gündemlerle MHP’yi zarara uğratma hesapları yapılması, sözde “Kürt karşıtlığı ve tek adam rejiminde AKP ile MHP’nin anlaştığı” iddialarını ortaya atanların ekmeğine de yağ sürecektir.

Politik mücadelede yanlı davranmak bir yere kadar onaylanıp hoş görülebilir. Ancak bu; objektif yaklaşımı, haklının hakkını teslim etme gereğini ortadan kaldırmamalıdır.

MHP, geçtiğimiz Ekim ayında Genel Başkanımız Devlet Bahçeli tarafından startı verilen Anayasa değişikliği sürecinde başat fakat aynı zamanda yapıcı bir rol üstlenmiş, Türkiye’nin kanayan yarasına ilaç olacak çözümleri siyaset reçetesi olarak yazmıştır.”