Connect with us

EKONOMİ

Kavcıoğlu’: Asgari ücret zammı enflasyonu etkilemez

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, bugün “Türkiye 2023 Zirvesi & Para Sohbetleri”ne katılıyor. TCMB Başkanı Kavcıoğlu yaptığı değerlendirmelerde, “Zor bir süreç geçirdik ama geldiğimiz nokta itibarıyla enflasyonu yükselten tüm sebepler geride kaldı diye düşünüyorum” dedi.

Published

on

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, bugün “Türkiye 2023 Zirvesi & Para Sohbetleri”ne katılarak önemli açıklamalarda bulundu. Başkan Kavcıoğlu, enflasyonu yükselten tüm sebeplerin geride kaldığını düşündüğünü belirtti ve “Kur hareketlerinin dengede olması finansman maliyetlerinin 1-2 ay değil alınan tedbirlerle Temmuz’dan bu yana KOBİ’lerde 20-25 puan, diğer firmalarda 15 puan faiz maliyetlerinde indirim söz konusu” dedi.

Kavcıoğlu, “Asgari ücretle ilgili şu çok önemli” dedi ve “Çalışmalarımızda fiyatlara giydirilmiş durumda. Ocak’tan sonra da asgari ücretle ilgili beklentimiz asgari ücret enflasyonu yüksek bazda destekleyen konu değil. Geriden gelen asgari ücretin fiyatlar üzerinde etkisi olacağını düşünmüyoruz” şeklinde ekledi.

Kavcıoğlu’nun açıklamaları şöyle:

“ENFLASYONU YÜKSELTEN SEBEPLER GERİDE KALDI”

Zor bir süreç geçirdik ama geldiğimiz nokta itibarıyla enflasyonu yükselten tüm sebepler geride kaldı diye düşünüyorum. Kur hareketlerinin dengede olması finansman maliyetlerinin 1-2 ay değil alınan tedbirlerle Temmuz’dan bu yana KOBİ’lerde 20-25 puan, diğer firmalarda 15 puan faiz maliyetlerinde indirim söz konusu. Gıdada da bu anlamda önemli bir aşağı doğru geliş söz konusu. Politikalarla anlatırsak temelinde bizim liralaşma stratejimizle birlikte makro ihtiyati tedbirler seti ve bununla birlikte likidite yönetimi, faiz politikası uyguladığımız desteklendiği bütünleşik politika çerçevesinde bunları uyguluyoruz. Liralaşmayla beraber enflasyonun da uzun vadeli aşağı doğru gelişinde önemli bir strateji. Türkiye’nin yıllardır önünde bir yükselme ve gelişme olduğunda hep böyle Döviz Kuru üzerinden spekülasyonlarla çarpık yapılaşma var. Liralaşma stratejisiyle bunun önüne geçmek istiyoruz. Kredi maliyetlerinde faiz politikalarıyla arz talep dengesi, makro ihtiyati tedbirlerle oluşacak maliyetler, cari dengedeki artış bunların hepsi enflasyon ve diğer politikalar üzerinde önemli bir etki yapacak ve sürdürülebilir burası çok önemli durdurulan ya da engellenen büyüme değil, sürdürülebilir kalkınmayla beraber sürdürülebilir fiyat istikrarının temelini oluşturacağız. Dönemsel değil kalıcı fiyat istikrarı sağlayacağız.

“ASGARİ ÜCRETİN FİYATLAR ÜZERİNDE ETKİSİ OLACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUZ”

Biraz önce söylediğimiz enflasyonla ilgili baz etkisi dışında aşağı doğru fiyat artışlarına neden olacak çok sebep kalmıyor. Asgari ücretle ilgili şu çok önemli. Çalışmalarımızda fiyatlara giydirilmiş durumda. Ocak’tan sonra da asgari ücretle ilgili beklentimiz asgari ücret enflasyonu yüksek bazda destekleyen konu değil. Geriden gelen asgari ücretin fiyatlar üzerinde etkisi olacağını düşünmüyoruz. 2016 yılı aklıma geldi, yüzde 30’un üzerinde asgari ücret zammı verdiğimiz yıllarda yüzde 8,5 enflasyon oluştu. İlgili çok değil etkisi var. Enflasyonun tarihsel ortalamasına baktığımızda onun üzerinde bir enflasyon bile baz etkisi dışında bizi aşağı doğru ivmelenecek. Asgari ücretin de içinde bir miktar olacağını öngörüyoruz. Enflasyon baz etkisinin dışında bu da var diye düşünüyoruz.

“POLİTİKALAR OTURDUKÇA KENDİLİĞİNDEN TEDBİRLER ORTADAN KALKACAKTIR”

Bizim uyguladığımız bütünleşik politika çerçevesinden bahsediyoruz. Hepsinin temeli liralaşma. Stratejiyle beraber bu politika seti reel sektörde faizlerin kurun dengede gitmesini sağlıyor hem de oluşturduğumuz stratejinin daha sağlıklı uygulanmasına götürüyor. Merkez bankacılığına bakarsanız söz konusu. Hedefli ve selektif kredilerin bir nedeni de o amaca ulaşmamızın sebebi de makro ihtiyati tedbirler. Finansmanın doğru kanallara gitmesini sağlayacak makro ihtiyati tedbirleri uygulamak zorundasınız. Aksi takdirde yılın ilk yarısında yaşadığımız dövize, farklı kanallara amacı dışında finansmanın kullanılması, ihtiyacı olandan daha fazla ihtiyacı olmayana giden kredi oluşması. Kayma ve sapmaları minimuma indirmek için de makro ihtiyati tedbirler içinde bazı kararlar alıyoruz. Bu politikalar oturdukça kendiliğinden tedbirler ortadan kalkacaktır. Gelişmiş ülkelerin krediyle ilgili makro ihtiyati tedbirleri uyguladığını görüyoruz. Türkiye Ekonomi Modeli bu değil. Uyguladığımız yavaş yavaş sonuçlarını gördüğümüz Türkiye Ekonomi Modeli yatırım, istihdam, üretim, ihracat denklemi içinde bu hedefe ulaşmak için makro ihtiyati tedbirleri uygulamak zorundasınız. Tamamen sistemin bu hedefe ulaşması için uygulanan uygulaması olan. Gelişmiş olan ülkelerin çoğunda kredi hedefli ve verilen finansmanın doğru kanallara ulaşmasını sağlayan tedbirler alınıyor. Biz de bunu yapıyoruz, sonucunu alıyoruz. Kredi mekanizmasının tamamına baktığımızda tedbirleri uygulamaya başladıktan sonra Eylül ayındaki oran bizim Eylül ayında KOBİ’lere verdiğimiz kredi 2021’de verdiğimizin 1,5 katı. Tedbirlerin ne kadar yerinde ve doğru olduğunu gösteriyor. Kredinin daha doğru, arzuladığımız yere gittiğini görüyoruz. İhracatta yine aynı. Kredi mekanizmasının yönetilmesi için uygulanan tedbirlerin sonuç verdiğini ulaşılan rakamlardan ve hedeflerden görüyoruz.

“BİRÇOK FİRMA TAHVİL İHRACINA BAŞLADI”

Finansmana erişim diyoruz, sorunmuş gibi. Hep bankacılar kredi vermez, aldığı zaman ben aldım, verdiği zaman sen vermedin. Faizler maliyetler yükseldi. İş dünyası kendine göre haklı. Bu ikisinin buluşması düzenleyici otoritelerin koyduğu kurallar iki tarafın daha doğru yerde buluşması için. Buluşmada ister istemez ilk 6 aylık döneme baktığımızda büyük firmaların finansmana daha kolay erişen firmaların büyük montanlı krediler kullandığını görüyoruz. Dünyadaki bankacılığa baktığımız zaman finansmana erişimi kolay firmaların daha farklı şekilde sermaye piyasası yoluyla finansmana eriştiğini görüyoruz. Tedbirlerle o tarafa yöneltiyoruz. Birçok büyük firmamızın tahvil ihracına başladığı farklı finansman kaynaklarıyla finansmana erişim sağlanması doğru bir yol.

“BİZ HEP DAYAĞI YEDİKTEN SONRA TEDBİR ALIYORUZ”

Bizim liralaşma politikamız Türkiye’nin belirlediği dönemlerde hedefleri yakaladığında döviz kuru üzerinden spekülasyonla oluşturulan yapı var. Kısmen muvaffak olduğumuzu düşünüyoruz. 2008 dünya finansal krizine baktığımızda diğer ülkeler bunları yaşadığında bizde olanlar olmuyor. Net uyguladıkları tedbirler var. Uyarılarla tedbirlerle bunu engelliyorlar. Biz hep dayağı yedikten sonra tedbir alıyoruz. Oluşturulan bu politikalar kurun faizin piyasanın bu tür hareketlerde koruyan ve kollayan bir sistem. Kurda sağlanan dengeyle, faizde sağlanan düşüşle beraber enflasyona da yansıyacak. Bu sistem kendi içinde piyasayı dengede tutarak kimsenin müdahalesine gerek kalmadan sağladığı dengeyle yoluna devam edecek. Uluslararası kuruluşlarda desteklenen ve. Bir sürü bağlantı kuruluyordu.

“KKM’NİN MERKEZ BANKASI’NA YÜKÜ YOK”

KKM’nin Merkez Bankası’na bir yükü yok. Hazinenin KKM mevduatıyla bizimkinin farkını açıkladım. TL’yi dövize karşı korumak için insanlar hesabındaki TL’yi vade sonunda ister döviz ister TL olacak sistem. Biz Merkez olarak rezervi artırdığımız kalemlerden bir tanesi. Burada rezerv işlemi. Bu anlamda bu olayı alıyoruz. Hazinenin işlemiyle tamamen farklı bir yöntem. Öyle bir maliyet hesabı yaptığınızda hepsiyle birlikte maliyet doğar. Bunları yaparken merkez bankalarının rezerv en önemli enstrümanlardan biri. Kar zarara bakılmaz. Merkezlerin amacı kar zarar etmek değildir. Oluşturulan rezervle para politikalarına yön vermektir. Bunları sağlayabilmeniz için de oluşturacağınız yeterli rezerv gücü oluşturmanız lazım. Dövizi rezerv olarak aldığınızda aldığınız gündür. KKM olarak dediğimiz bu işlemi merkez bankası bir rezerv yönetimi olduğu için herhangi bir yükü söz konusu değildir. Bu sistem olmasaydı ne olur, bu sistemin sonucunda nereye geldiğimize bakmamız lazım. En çok eleştirdiğimiz konulardan biri merkez 14’le para veriyor, hazine 28’le borçlanıyor. Siz faizi indiriyorsunuz ama bankada faiz 30-35. Piyasada oluşan bir denge. Maliyetler aşağı geldi. Aldığımız tedbirlerle beraber sözel, yazılı, kural seti içinde uygulamaya koyduğumuz tedbirler politikaları dengeli şekilde yürütmeye dönük politika seti.

Bizim rezerv politikamız sadece 2023 değil, geçmişten 2017’den Türkiye Ekonomi Modeli’yle beraber temel amaçlarından biri de merkezin rezervlerinin güçlü olması. Politika seti içinde yurt dışındaki altınlar Türkiye’ye getirildi. Sonuç vermeye başladı. 2023’le beraber merkezin çok daha güçlü rezervlerinin olacağını söyleyebilirim.

Türkiye bankacılık sistemi 2 yıl önce de çok güçlüydü. 2008’den bu yana çok güçlü bankacılık sektörümüz var. Türkiye’nin finansal piyasalarının gücü reel sektöre de yansıyacak. Tüm uygulanan politikaları dışarıda ve içeride bu oranlara yansıyacağını çok net görüyoruz. Geçen seneden bu yana yeni açılan şirket sayısı yüzde 60 artmış. ABD ve AB’den iki katından fazla. İş gücü dinamizmini gösteren en iyi oran 1 yıl öncesine göre açılan yeni iş yeri sayısıdır. ABD ve AB’nin gelişmekte olan ülkelerin hepsinin üzerinde. Patent sayısı rekor kırmış. Bu sene Türkiye’de patent başvurusu tarihi rekor seviyede. İnsanların verimlilik, inovasyon, yeni iş kurma ortamı olmasa bu rakamlar nasıl olacak. Böyle bakmak lazım.